Düğüm, polisiye türünde ruh ve matematik

Düğüm’ün açılış sahnesinde, karanlık bir ormanda yankılanan gök gürültüsüyle irkiliriz. Kameranın yakın çekime aldığı araba farı, gözümüzü kamaştırır. Amazon Prime dizisinin afişindeki parçalanmış aynadan bakarmışçasına görüşümüz kısıtlanır. “Kızım gel şuraya, ayağından it, ayağı sıkıştı, çek!” diye uyarılan bir kadın, hıçkırıklara boğulur. Bir gece yarısı arkadaşlarının cesedini telaşla taşıyan gençler, âdeta fırtınaya kapılır. Bağırtılar, ağlamalar ve çakan şimşek, Alp Yenier’in ürkütücü müziğine eşlik eder. Peki geleneksel korku ve merak unsurlarıyla atılan düğüm tuttu mu? 

[Spoiler içerir]

Dizi, detektif hikayelerinin geleneksel olay örgüsüne sadık. Düğümü çözebilmek için herkesten tek tek şüpheleniriz. Tam katili yakaladığımızı düşünürken ortaya yeni çıkan deliller savımızı çürütür. Polisle birlikte farklı bir karakteri sorguya çekmeye başlarız. Tek Gerçek haber programının cesur sunucusu Neslihan Turhan (Bergüzar Korel) ile birlikte oğlu Can’ın üniversiteden arkadaşı Lal Kaleli’nin katilinin peşindeyiz. 

Neslihan canlı yayında, “Bu vahşeti benim oğlum yapsa yine de acımam.” dediğinde ilk Can’dan kuşkulanırız. Bir gece gizlice gömülen genç kadının faili, odasının kapısında “Danger Zone” yazılı Can olmalıdır. Üstünde sevdiği kızın cesediyle uyanan üniversite öğrencisini yargıladığımız anda dizi, dikkatimizi Can’ın akademisyen babası Vural’a (Serkan Altunorak) çeker. Her bölüm, âdeta bir zincirin halkaları gibi bizi farklı delillere ve şüphelilere sürükler. 

Düğüm’ün klasik detektif türünden bir farkı, polisiye dizisi ve cinayetleri çözen bir haber programını iç içe geçirerek düğüm atması. Kurgu içinde kurgu barındıran dizide birden fazla yönetmen ve yapımcı var. Dizi stüdyosunda bir TV şovuna konuk olurken gerçeklikten uzaklaşırız. 

Her ne kadar programın adı Tek Gerçek olsa da kurgulanan birden fazla gerçek var. Doğruların peşindeki spiker, konuklarını başarıyla yönlendirir. Neslihan’ın mı yoksa Komiser Nejat’ın (Caner Cindoruk) mı gözünden cinayet vakasını inceleyeceğimizi şaşırırız. Suçlu oğlu bile olsa korumayacağını haykıran Neslihan, emniyete çağırılan Can’a “Kimseye bir şey söylemeyeceksin.” diyerek kendisiyle çelişir. Cesedin bulunduğu anda olay yerine gelip yıllardır ona âşık olan Komiser Nejat’a evliliğinin bittiğini söyleyerek dikkatini dağıtır. Ekrana yansıyan dürüst ve prensipli karakteri belki de saç rengi kadar yapay.

Maktulün üvey babasını oynayan Umut Karadağ bir röportajında, “Kadın cinayetleri her gün neredeyse bir eve ateş düşürüyor. Bu konunun ele alınması özellikle beni etkileyen tarafı oldu.”[1] diyor. Fakat “katil kim?” sorusuna cevap arayan dizide, on dokuz yaşında öldürülen Lal’dan çok failin kimliği ön planda. 

Eğer dizi şüpheliler kadar cinsel taciz mağduru Lal’a odaklansaydı işte o zaman kadın cinayeti hakkıyla ele alınırdı. Örneğin, katillerle daha ilk bölümden tanıştığımız Şahsiyet dizisi, faillerden çok kurbanların hikayelerini anlatır. Kayıp yakınlarına ses vererek faili meçhul cinayetlere dikkat çeker. Suçluları bulmaya çalışmak yerine toplumsal unutkanlığımızla yüzleşiriz. “Katil kim?” ya da “Bundan sonra ne olacak?” sorularına dayanmayan dizi, kapanan kayıp ve tecavüz dosyalarını bize hatırlatır.

Oysa Can Ulkay’ın yönettiği ve Hilal Yıldız ve Yekta Torun’un senaryosunu yazdığı dizide tecavüz ve cinayet konuları etraflıca işlenmiyor. Polisiye türünde iyi bir matematik kadar ruh da lazım. Ne Lal ağladığında ne de istismara sessiz kalan annesi intihar ettiğinde boğazım düğümlendi. Çünkü intihar ve şiddet temaları, sadece seyirciyi sürpriz bir sonla şaşırtmak için kullanılmamalı. 

Neslihan için çalışan bir muhabirin cesedinin bulunmasıyla biten Düğüm, ikinci sezonun sinyalini verdi. Komiserin, ekranlara dönmesini istediği spiker aslında şovu hiç bırakmadı. Son sahnede çalan Ghost Monroe’nun “I Am the Fire” şarkısı, masumiyetin sembolü beyazı giyen Neslihan’ın yangının ta kendisi olduğunu söyler. Ateşe kapılan Komiser Nejat’ın karakteri daha çetrefilli olmalı. Gülüşüyle ve bakışlarıyla içimizi ısıtan Neslihan’ın karanlığına doğru bir yolculuğa çıkabilmek dileğiyle. 


[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/dugum-izle-haber-1671714

About the author

Ayşe Naz Bulamur is a Professor of English in the Department of Western Languages and Literatures at Boğaziçi University, Istanbul. She holds a PhD in Literary Studies from the University of Wisconsin-Milwaukee. She has articles on the works of British, American, and Turkish writers, such as Margaret Fuller, Hannah W. Foster, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Hak Kyung Cha, and Martin Amis. She is the author of Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars Publishing, 2016). Her research focuses on postcolonial theory, urban theory, feminist criticism, and nineteenth-century and contemporary fiction.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights