Friedrich Nietzsche, bir insanın değerini sineğinkiyle eş tutarak 18. yüzyıl varoluş zincirinde hayvanlardan üstün görülen birey algısını sorgular. Yönetmen Özcan Alper ve senarist Murat Uyurkulak’in 59. Altın Portakal Film Festivalinde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini alan Karanlık Gece’si de insan hayatını hayvandan üstün tutmuyor. Nitekim, ataerkil kasabada iki canlı türü de hem av hem avcı.
Author: Ayşe Naz Bulamur
Renk Körü, Boğa Boğa
Kırmızı ve yeşil renk körü boğaları kışkırtan, seçemedikleri kırmızı değil, matadorun pelerinini hışımla sallamasıdır. Boğa Boğa’nın yönetmeni Onur Saylak, kırmızı ve yeşili seçiyor, hapisten çıkan yatırımcı Yalın’ın, karısı Beyza ile yeni bir başlangıç için memleketi Asos’a yerleşmesini anlatırken. Yalın’ın montu ve kazağı, Asos’un derin ormanları gibi yeşil. Beyza’nın aşçı önlüğü, pantolonu ve yağmurluğu da kırmızı. Ev dekorasyonu, kırmızıya çalan bir kahverengi. Demek ki her an boğa gibi saldırmak üzere olan karakterler aslında birbirlerini görmüyor. Paralarını emanet ettikleri hemşerilerinden kazık yiyen kasabalılar, Yalın’ı avlamak isteyen kırmızı-siyah üniformalı jandarma, tehditlerle boğuşan Yalın ve intikamcı karısı bilinmez bir savaşta kör atışı yapıyorlar.
Kennedy Lodge’da Yasak Elma Sohbeti
Reklamcı bir arkadaşımın ricası üzerine, dört yıldır reyting rekorları kıran, Talat Bulut ve Şevval Sam’ın başrollerindeki Yasak Elma dizisini seyretmeye başladım. “Yalılarda geçiyor, herkes ne şık, uçuruyor dizi beni başka bir dünyaya,” diyor misafirim, Boğaziçi Üniversitesi Kennedy Lodge’da manzaraya nazır yemek yerken.
‘Aile’: Günümüzün ataerkil trajedisi
Fransız-Amerikalı yazar Raymond Federman’a göre, bir metnin sırrı görünmeyenindedir. Repliği bile olmayan bir karakter, hayalet gibi dolaşır sayfalar arasında. Adsız, sansız, sessiz bu boşlukta saklıdır hikâyenin özü. Sadece kelimelere odaklanan okuyucu, kaçırır satır aralarında her anı gizlice şekillendiren meseleyi.Serenay Sarıkaya ve Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı Aile dizisinde de asıl mesele baş döndürücü güzellikteki karakterler değil, fiziksel yokluğuna rağmen her sahnede hortlayan baba.
Mini, Marx, Minnie
Marx, Minnie, Mini Cooper, Julia Ducournau, William Faulkner ve 5,5 yaşındaki oğlum arasında bir diyalog.
ANB @ TB 524
1997 yılında, Boğaziçi Üniversitesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun olduğumda, “hayatta master yapmam,” diyerek, Türkiye’nin ilk reklam ajansı Manajans Thompson’da çalışmaya başladım. Kurucusu, rahmetli Eli Acıman, ön değerlendirme için istenen, İstanbul üzerine yazdığım makaleyi okuduğunda, “sende yazar ruhu var,” demişti. Ne kadar içimdeki yazarı unutup, Lizbon Expo’98 fuarında ve Hyatt Regency’de çalışsam da Acıman’ın sözleri hep yankılandı kulağımda.
Boşluk
Oğlumun anaokulunda bize ailece okumamızı tavsiye ettikleri kitap, Boşluk. Anna Llenas’ın kaleme aldığı ve Nesin yayın evinin Türkçeye kattığı, 20 psikolog görüşmesine bedel bir kitap. Hikâyede, Julia, içinde sıkıntı olarak hayal edebileceğimiz bir boşluğu, var gücüyle doldurmaya çalışıyor. Yeni eşyalar, kıyafetler, oyuncaklar, cep telefonu karnında bir delik olarak resmedilen boşluğu bir türlü dolduramıyor. Farklı kapak ya da tıkaçlar deniyor ama nafile.