Niclas Larsson’un trajikomik filminde 82 yaşında şık ve bakımlı bir kadın, oğullarıyla birlikte gittiği mobilyacıda yeşil bir koltuğa oturup kalır. Saatler geçse de evine dönmek istemez. Endişelenmeye başlayan David’in “İyi misin?” sorusuna annesi, “İyiyim, sadece sizinle gelmiyorum.” cevabını verir. En sevdiği restorana bile gitmek istemez. Kanepeden zorla kaldırılırsa dükkânın merdiveninden bilerek düşüp kafasını patlatacaktır. Anne, koltuk uğruna neden ölümü göze alır?
Category: Annelik
Sandık’tan yükselen bir melodram Kokusu
Ebeveynlere merak ve hüzün duygularını bir arada yaşatmanın anahtarı bellidir. Kaçırılan çocuklar, velayet davaları, çocuklarını anneleriyle görüştürmeyen intikamcı babalar; izleyiciyi ağlatır, kızdırır ve böylece ekrana bağlar. Bu üç klişe temayı evire çevire tekrar tekrar işleyen Sandık Kokusu melodram kokuyor.
Anneliğin kutsallığını sorgulayan diziler
“Annelik kutsaldır.” sözü, bir övgüden uzaktır. Hatta tam tersine ataerkil ideolojide kadınların fedakâr, namuslu ve itaatkâr rollerini destekler. “Melek” annelerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları olmadığı düşünülür. Yorulmaz, uyumaz, yemek yemez anneler. Varsa yoksa çocuklarıdır. Hele âşık olmak ne hadlerine! Artık diziler, anneleri hapsoldukları yüce mertebeden özgürleştiriyor.
Kral Şakir ve Ördeklerin Göçü: Çocuk filmlerini nasıl seçelim?
The Zone of Interest’i izledikten sonra yedi yaşındaki oğlumun isteğiyle Kral Şakir: Devler Uyandı filmine maruz kaldım. Baktım sinemadaki çocuklar çok mutlu. Ellerinde patlamış mısırla heyecanla çığlık atıp müziklere eşlik ediyorlar. Filmden sonra oğlum ve sınıf arkadaşına sordum, “Bu filmin konusu ne?” Bana merakla bakan iki çocuk, hikâyeyi özetleyemedi. Biz anneler de filmin ne anlatmaya çalıştığını pek çözemedik. Oysa Ördeklerin Göçü, çocuk filmi olmasına rağmen bende iz bıraktı. Bir göç masalının başardığı neydi?
Ne Gemiler Yaktım Neden Final Yaptı?
Dizi, sözde itibarlı ve köklü bir aile içindeki şiddeti cesurca ekrana getirse de bizi anneden oğluna geçen tehlike zincirine hapsedemedi. Gemiyi yakan, klişeler oldu. En affedilmez karakterleri bile gri sularda yüzdürebilirdi dizi. Çetrefilli rollerin üstesinden gelecek oyuncuları ile gemi yürürdü. İşte o zaman dizinin “Kadına karşı şiddete hayır.” mesajıyla derinden yaralanırdık.
Bir Derdim Var neden final yaptı?
Çocuklar görünmezdir. Yeri geldiğinde sevilen, tehdit edilen, azarlanan, ödüllendirilen çocuklar edilgendir. Ciddiye alınmayan hikayeleri pek anlatılmaz. Komedi unsurundan öteye de gidemezler. Birçok izleyici, akşam çay keyfi yaparken ekranda “Anne anne” diye bağıran ergene kulak vermek istemez. Duymadığımızı düşünmez, dert etmeyiz. Neredeyse yok sayılan çocukların çaresizliğini görmek yerine intikamla örülmüş aşk üçgenlerine kapılırız. Burak Müjdeci ve Özkan Say’ın yönettiği ve Yekta Torun ile Deniz Gürlek’in senaryosunu yazdığı Bir Derdim Var, aşk temasına dayalı bir dramatik yapıdan beklenen kırılmaları sunmadığı için final yapıyor.
Kızılcık Şerbeti’nde Annelik Temsilleri
Kızılcık Şerbeti, belki de ilk defa emzirmeyi kutsamak yerine ne kadar zorlu bir süreç olabileceğini ekrana yansıtıyor. “Anne yapamam şu an ne olur çok acıyor” diye haykıran Nilay’a kayınvalidesi hayretle bakar. Gelininin karın ağrısını ve mide bulantısını “şımarıklık” ve “kapris” olarak nitelendirir. “Bunalımda da olsan bunalımlı halinle emzireceksin çocuğu” diyerek gelinini kocasına şikâyet eder. Pembe’ye bir annenin kendisini de düşünmesi gerektiği öğretilmemiş ki gelininin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı olsun.
Mini, Marx, Minnie
Marx, Minnie, Mini Cooper, Julia Ducournau, William Faulkner ve 5,5 yaşındaki oğlum arasında bir diyalog.
Boşluk
Oğlumun anaokulunda bize ailece okumamızı tavsiye ettikleri kitap, Boşluk. Anna Llenas’ın kaleme aldığı ve Nesin yayın evinin Türkçeye kattığı, 20 psikolog görüşmesine bedel bir kitap. Hikâyede, Julia, içinde sıkıntı olarak hayal edebileceğimiz bir boşluğu, var gücüyle doldurmaya çalışıyor. Yeni eşyalar, kıyafetler, oyuncaklar, cep telefonu karnında bir delik olarak resmedilen boşluğu bir türlü dolduramıyor. Farklı kapak ya da tıkaçlar deniyor ama nafile.