Sultan’ın pansiyon işlettiği ve pazarda kendi ürettiği sebzeleri sattığı film, “Tüm emekçi kadınlarıMIZA.” yazısıyla biter. Kadınları, sahiplenmeden de onurlandırabiliriz. Kadınlar kelimesine getirilen iyelik eki, mukadderat olmamalı.
Category: Film
Uçurtmayı Vurmasınlar, her ev birer cezaevi ve herkes birer tutsak
Tunç Başaran’ın 1989’da yönettiği ve MUBİ’de gösterime giren Uçurtmayı Vurmasınlar, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından tutuklanan Feride Çiçekoğlu’nun aynı adlı kitabından uyarlandı. Filmde, eski bir siyasi mahkûm olan İnci’nin cezaevi günlerine döneriz. Kadınlar koğuşunda tanıştığı 5 yaşındaki Barış ile dostluğu sayesinde hapishanenin korku ile örülmüş duvarlarını aşma hayaline tutunuruz.
Cevher’den neden iğreniyoruz?
50 yaşındaki televizyon yıldızı Elizabeth Sparkle, gençlik ve güzellik vadeden bir maddeyi kullandığında kendisinin 20’li yaşlarındaki versiyonu Sue’ya hayat verir. Kusursuz vücuduyla ekranda parlayan yıldız, “iğrenç, yaşlı, şişman, berbat” bedenine geri dönmek istemez. Peki Elizabeth’e göre yüzündeki kırışıklıklar neden mide bulandırıcıdır? Julia Kristeva, Powers of Horror: An Essay on Abjection (1980) adlı kitabında; bazı nesneleri, canlıları, gelenekleri ve giyim tarzını “iğrenç” kılanın ataerkil toplum olduğunu yazar. Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kazanan The Substance, normlara uymayanların nasıl bir “ucubeye” dönüştüklerini başarıyla gösteriyor.
Yandaki Oda: Woolf, Joyce, Irak ve Vietnam’ın rastgele buluşması
Tarih ve edebiyatla ilgileniyormuş gibi gözüken ama aslında romantik kar sahneleri ve iyi oyuncularıyla göz boyayan filmleri sorgulayın. Yandaki Oda’yı izlemeden önce yandaki sinema salonunda hangi filmin oynadığına bir bakmanızı tavsiye ederim.
Joker: İkili değil toplumsal delilik
New York Eyaleti’nin hayali şehri Gotham’da geçen filmdeki şaka, bir katilin “kutsal savaşçı”ya dönüşmesidir. Pek ciddiye alınmayan komedyen Arthur Fleck (Joaquin Phoenix), namıdiğer Joker, katıldığı bir canlı yayında beş kişiyi öldürür. Çocukken taciz edilmesine göz yuman annesini ise yastıkla boğar. Todd Phillips’in yönettiği filmdeki mahkûm, neden geniş bir hayran kitlesine ulaşır?
Longlegs, bir ayrımcılık “Cambaz”lığı
Cambaz, tanıtımda iddia edilenin aksine neden “Kuzuların Sessizliği’nden sonra izlediğimiz en iyi seri katil filmi” değil? Anthony Hopkins ve Jodie Foster’ın başrollerini paylaştığı filmdeki psikolojik gerilimden ve zekice tasarlanmış kurgudan eser olmayan filmdeki tek korku unsuru ayrımcılık.
Faruk, kameranın gölgesinde bir baba kız ilişkisi
Filmdeki Faruk ve kızı Aslı’nın, Faruk’un yönetmeni Aslı Özge ve 90 yaşlarındaki babası olduğunu düşünebilir miyiz? Biyografi ve kurgu ayrılmaz bir ikilidir. Senaryosunu yazıp yönettiğimiz kendi hayatımız olsa bile yarattığımız karakterler bizden bağımsızdır. Filmdeki Faruk ve Aslı, gerçek hayattaki baba kız ile birebir örtüşmez.
Sevgilim Kaç, cinsiyetçi klişelerden kaçan bir yapboz
Sevgilim Kaç’ın açılış sahnesinde genç, sarışın ve masum bakışlı bir kadının kafasından kanlar akıyor. Üstünde sadece iç çamaşırları ile can havliyle kaçan kadın, ansızın kapınızı çalıyor. Ölümle pençeleşen birini evinize alır mısınız yoksa kapıyı kilitleyip “beladan” uzak mı durursunuz? Kapıyı çalan ya ölümün ta kendisiyse?
New York’ta Bir Gece, Sean Penn ile taksi yolculuğu
Christy Hall’ın yönettiği filmdeki tek olay, New York’ta yaşayan genç ve güzel bir kadının havaalanından evine doğru yaptığı bir taksi yolculuğudur. Bilgisayar programcısı Girlie’nin (Dakota Johnson) hayatına; katıldığı bir toplantı, dostlarıyla eğlendiği bir parti ya da sevgilisiyle geçirdiği romantik bir randevu üzerinden de şahit olabilirdik. Peki onu neden iş, aile ya da arkadaş ortamında değil de taksi şoförü Clark (Sean Penn) ile yaptığı sohbetler üzerinden tanıyoruz?
Woody Allen’ın Şans Eseri’nden Olimpiyatlar’a kanlı Paris
“Şans Eseri” Olimpiyatlar’ın açılış tarihinde Türkiye’de gösterime giren filmde Paris, Fransa’nın eşitlik ilkesinden uzak. Açılışta Marie Antoinette’in 1793’te idam edilmeden önce hapsedildiği Conciergerie’de konser veren Gojira metal grubu, Paris’in özgürlükçü imajını sorguladı. Giyotinle kesilmiş kafasını elinde taşıyan ve kanlar içinde şarkı söyleyen kraliçe, şehrin karanlık geçmişini hatırlattı. Woody Allen’ın son filminde ise şiddet günümüz Paris’inde kol geziyor. Adaletten yoksun şehirde hayat bir pamuk ipliğine bağlı.