Hera ve Athena lakaplı iki güçlü kadının aşk üzerine podcast hazırladığı dizinin ismi Esas Oğlan’ı önce yadırgadım. Fakat ünlü bir oyuncu Ceren ve risk analisti Selma’nın hayatında esas olan podcast! Yeni başladıkları programda tartışmak üzere her hafta birbirlerine buldukları sevgili adaylarıyla randevulaşırlar. Esas oğlan, olay örgüsünün çevresinde döndüğü baş karakterdir. Eski Türk filmlerinin yıldızı jöndür. Netflix dizisi Kimler Geldi Kimler Geçti, esas kız Leyla’nın flörtleri üzerine kurulu. Diğer karakterler ise figüran. Oysa Esas Oğlan’da yeni tanışan iki komşu, eşit derecede ön planda. Ve amaçları âşık olmaktan çok podcast için içerik üretmek.
İki kadının aşk maceralarını seyrettiğimiz dizi, neden Ceren’in (Hadise Açıkgöz) evde “Baksana Bana” şarkısını söyleyip dans etmesiyle başlar? Kamera, ünlü yıldızın dudaklarına ve sırtına uzun uzun odaklanır. Yeni komşusu Selma, kapısını çalıp gürültüden şikayet ettiğinde izlediğimiz dansın bir müzikal provası olduğunu öğreniriz. Bir dizinin açılış sahnesi, izleyiciyi seksi bir karakterden çok güçlü senaryosuyla baştan çıkarmalıdır. “Baksana Bana” diye haykıran, Ceren yerine hikayenin konusuna işaret edecek unsurlar olmalı. Dizinin merkezinde olmayan bir müzikalin provasını, iki kere izlememize gerek var mı?
Meryem Gültabak ve Cihan Çalışkantürk’ün senaryosunu yazdığı GAİN dizisinde, sevgilisi Ozan tarafından terk edilen Ceren’in mindfulness tekniklerini defalarca izliyoruz. “Farkındayım. Andayım. Öfkemi kabul ediyorum.” diyerek kendini sakinleştirmesi bize karakteri tanıtsa da tekrara düşüyor. Kurguda bir iki düzeltme ile ilk bölüm çok daha başarılı olabilirdi. Neyse ki tekrarlardan sakınan ikinci bölümün enerjisi daha yüksek.
Ceren şov bittikten sonra gerçek aşk efsanesini sorgulayan senaryo işlemeye başlar. Dizinin jeneriğindeki animasyon, aşk peşindeki karakterlerle adeta dalga geçer. Ceren, yakışıklı bir oyuncu olan Tarık ile tanışınca volkan patlar! Tarık’ın gömlek düğmelerini yavaşça çözdüğünü hayal ettiği sahne, başarıyla karikatürize edilmiş. İlk buluşmada bilgisayarını çıkarıp e-mail atan, kız arkadaşı tarafından basılan ya da kendine güvenmeyen erkekler ile dizi romantizmin büyüsünü bozuyor.
İki kadın sürekli birbirlerine randevu ayarlasa da dizide tesadüfen başlayan ilişki ön planda. İşine aşık Selma (Seda Bakan), Ceren’in oturduğu apartmana taşınır taşınmaz komşusunun ayrılmak üzere olduğu sevgilisi Ozan (Şükrü Özyıldız) ile tanışır. İkili, koskoca İstanbul’da sürekli karşılaşır. “Aşk tesadüfleri sever” miti, “doğru insanın” bizi mutlaka bulacağına inandırır. Aşkın ansızın kapımızı çalacağı masalına yıllardır tutunuyoruz.
Dizi, Kimler Geldi Kimler Geçti’den çok daha iyi bir romantik komedi olsa da iddia edildiği gibi “Turkish Sex and the City” değil. Seksten bahseden her dizi, Sex and the City olamaz. Bir kere dizinin isminde şehir de başrolde. New York sokaklarında gezen ve şehri yaşayan entelektüel kadınları izliyoruz. Şık olsalar da muhteşem güzellikte değiller. Her daim makyajlı, fit, manken gibi insanlar yok. Ayrıca karakterlerin aşk hayatları kadar dini inançlarını ve politik düşüncelerini de öğreniyoruz. Diyaloglar ve karakterler çok yönlü olduğu için de unutulmaz bir dizi oldu.
Sex and the City yakıştırmasına katılmasam da Hadise ve Seda Bakan’ı çok yakıştırdım. Aralarındaki ritim tutmuş. Ceren, Selma’ya “Benim esas oğlanım senmişsin.” dediğinde ekonomik ve cinsel özgürlüğü olan ikilinin dostluğu izleyiciye geçiyor. Şenol Sönmez’in yönettiği dizide, üniversite öğrencisi ya da kariyerine yeni başlamış karakterler yerine neredeyse 40 yaşındaki bekar kadınların ilişkilerini izlememiz de güzel.
Umarım, “gerçek aşk” mitiyle başarıyla dalga geçen dizi, romantizmin balonunu söndürmeye devam eder.