October 16, 2024

New York’ta Bir Gece, Sean Penn ile taksi yolculuğu

Christy Hall’ın yönettiği filmdeki tek olay, New York’ta yaşayan genç ve güzel bir kadının havaalanından evine doğru yaptığı bir taksi yolculuğudur. Bilgisayar programcısı Girlie’nin (Dakota Johnson) hayatına; katıldığı bir toplantı, dostlarıyla eğlendiği bir parti ya da sevgilisiyle geçirdiği romantik bir randevu üzerinden de şahit olabilirdik. Peki onu neden iş, aile ya da arkadaş ortamında değil de taksi şoförü Clark (Sean Penn) ile yaptığı sohbetler üzerinden tanıyoruz?

Bir gece John F. Kennedy Havalimanı’ndan Manhattan’daki evine taksi ile gidişi, kadının yalnızlığını resmeder. Yıllar sonra ilk defa Oklahoma’ya gidip ziyaret ettiği üvey kız kardeşi bile onun sağ salim New York’a varıp varmadığını merak etmez. Tek başına yaşadığı evinde bekleyeni yoktur. Manhattan gibi lüks bir semtte yaşayan Girlie, külüstür bir takside kendisini evde hisseder. 

New York’un kalabalığında içini döktüğü kişi, insan sarrafı ve konuşkan bir taksi şoförüdür. Bir kaza sonucu trafik durduğunda iki yabancı, kadın erkek ilişkilerini tartışır. Cinsellikten bahseden ve gözlerini sarışın yolcusundan ayıramayan erkeğin kadını taciz edebileceğinden korktuğumuzda film, ön yargılarımızla dalga geçer. Girlie, kalbini yaralayan sırlarını Clark ile paylaşır. Kadının güleç ve enerjik ifadesinin gizlediği hayal kırıklıkları yavaş yavaş açığa çıkar. 

Olaylar zincirine dayanmayan filmde ne flashback ile geçmişe döneriz ne de karakterlerin aileleriyle tanışırız. Clark ve Girlie’nin samimi diyalogu üzerine kurulu film, ikilinin iç dünyalarını; mimikleri, sessizlikleri ve ses tonlarıyla yansıtır. Kadın, ojeli uzun tırnaklarını koparacakmışçasına ısırdığında huzursuzluğunu hissederiz. Taksi şoförünün dikiz aynasından gördüğümüz kaçamak bakışları ve gülen gözleri hüzünlü. Her gün onlarca insanla tanışsa da iki kere evlenmiş olsa da yalnız. Tek bir aksiyonun yer almadığı filmde, iki karakterin sancısını çekeriz.

[Spoiler içerir.]

Aile sevgisi hiç görmemiş Girlie, ismi gibi “küçük bir kız.” Kızına hiç sarılıp öpmemiş babası ile aralarındaki tek fiziksel temas, bir el sıkışmasından ibaret. Fakat Girlie’nin özlemle hatırladığı bu anı, belki de gerçekleşmemiş bir hayal. Ablası, kardeşi eğer kaçırılırsa kurtulmayı öğrenebilsin diye onu bileklerinden bağlayıp tuvalete kitlermiş. Annesi ise bir gün evden sigara almaya çıkmış ve bir daha dönmemiş. 

Güçlü ve dirayetli Girlie, hiç tatmadığı baba sevgisini kendisinden yaşça büyük evli bir erkekte arar. Clark’ın tahmin ettiği üzere yasak ilişkileri cinsellikten ibarettir. Adını bilmediğimiz ve görmediğimiz bu gizemli sevgili, filmde bir korku unsuru olmayı başarır. Ardı ardına attığı müstehcen mesajlarla kadını taciz eder. Şoför ve yolcusunun sohbetini böldüğü gibi seyircinin de huzurunu kaçırır. Girlie, “Seni seviyorum.” dediğinde rahatsız olmayan ama şaşıran üç çocuk babasının her daim ikili oynayacağı belli. 

Issız ve tekinsiz New York, karakterlerin hüznüne eşlik eder. Özgürlük Heykeli’nin şehrinde yaşayanlar; işe, sisteme ve trafiğe teslim olmuş. New York’ta geçen Hollywood filmlerinin aksine, ışıl ışıl gökdelenler ve Times Meydanı bizi cezbetmez. Boş sokaklarıyla New York, yalnızlar şehridir. Amerikan rüyasından uzak karanlık şehir, karakterlerin buhranını başarıyla resmeder.

Clark Japonya’ya ve Girlie Yunanistan’a gitmeyi düşlese de seyahat arkadaşı olmayan iki karakterin tatil planlarının gerçekleşmeyeceğini hissederiz. Bir takside Manhattan’a doğru ilerliyor olsalar da hayatlarında bir arpa boyu yol kat edemezler. Clark, New York trafiğinde; Girlie ise imkânsız bir ilişkide sıkışıp kalmış. Monoton hayatlarını tek aydınlatan, yolculuk sırasındaki derin sohbetleri. 

Filmin İngilizce ismi “Daddio,” caz müzisyenlerinin birbirlerine duyduğu güven ve iyi niyeti ifade eden bir terim. Girlie, samimiyeti babasında ya da kendisine “baba” dedirten sevgilisinde değil, açık sözlü ve sıcak bakışlı taksi şoföründe bulur. Arabada yan yana bile oturmayan iki yabancı bir takım olmuştur. Genç kadın evine vardığında, taksiden bavulunu indiren Clark’ın yanağını şefkatle okşar. Baba kızın belki de hayali bir el sıkışmasından daha içten bu dokunuş unutulabilir mi? 

Filmin sonunda Girlie evinin kapasını kapattığında ve Clark New York’un karanlığına karıştığında biz de kısa süreliğine bile olsa kendimiz olduğumuz için yargılanmayacağımız bir sohbetin hayalini kurarız.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights