Üniversite tanıtım günleri için hazırlanırken “Hocam, öğrenciler neden İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı tercih etsin?” diye soruldu. Edebiyat okumak hayatı okumaktır, cevabını verdim.
Aşk Masalları: Ya Çok Seversen ve İlk ve Son
Mucizevi aşk masalları, seyircilere bir gün ruh ikizlerini bulma ümidini aşılar. Ye Dua Et Sev (2010) filminde boşandıktan sonra mutluluğu Bali’de arayan Elizabeth’in (Julia Roberts) karşısına yakışıklı Felipe (Javier Bardem) çıkar. İngiltere ve Amerika’da yaşayan iki kadının sorunlu ilişkilerinden kaçmak için evlerini bir süreliğine takas ettiği Tatil (2006) filminde ise Londra’ya taşındığı ilk gün Amanda’nın (Cameron Diaz) kapısını Jude Law çalar.
Ayşe Kulin, Yarın Yok: Geçmiş Günümüzde
Ayşe Kulin’in Yarın Yok romanında, “Nutregon gazının kullanıldığı Felaket Savaşı ertesinde, Hayırlı Uyanış’tan” 121 yıl sonra Dünya’da Merkez Şehir Devleti’ndeyiz (7). Bu distopik hikâyede uyanış pek de hayırlı değil. Devletin çıkarlarının, her daim çalışkan ve ahlaklı olması beklenen insanlardan üstün tutulduğu yaşamda herkes mutsuz. Günümüzden yüzyıllar sonra geçen roman aslında bizi geçmişimize doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Farklı dönemlerde yaşamış bilim kadınlarının, kapitalist, ırkçı ve ataerkil ideolojilerle nasıl boğuştuğuna şahit olurken tarihin tekerrürden ibaret olduğunu hissediyoruz.
Emin Alper, Arayış ve Titan
Emin Alper’in yönettiği, Özlem Yücel ve Nükhet Bıçakçı’nın senaryosunu yazdığı Disney+ dizisinin adı Arayış, her daim hayali bir mutluluğun peşinde koştuğumuzu ve bu kavuşmanın hiçbir zaman gerçekleşmediğini vurguluyor. Aslı Enver’in oynadığı Nisan rahim kanserinden, arkadaşı Songül beynindeki tümörden kurtulma umuduyla Tayfun (Mehmet Günsür) ve Azra’nın (Defne Kayalar) liderliğindeki şifa kampına katılıyorlar. Laik, kariyer sahibi, eğitimli İstanbullular, huzuru bir tarikat liderinin seanslarında buluyor.
L. C. V. Lütfen Cevap Veriniz, Üçlü Bir Düğün Davetiyesi
İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın yönettiği ve senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı LCV’nin açılış sahnesi adeta bir düğün davetiyesi. Zarif, beyaz zarfların her biri film yapımcısı, senarist, piyanist, sanat ve görüntü yönetmenleri için özel hazırlanmış. Fakat, damat, gelin ve nikah şahidini oynayan Ushan Çakır, Melisa Şenolsun ve Cem Yiğit Üzümoğlu için tek bir davetiye var. Film afişinde gördüğümüz pırlanta yüzükten de üç karakterin resimleri yansıyor. Franz Schubert’in müziği, çiçek buketleri ve buzlu anlamına gelen Hotel La Glace’in beyaz atmosferi, klasik bir düğünü çağrıştırsa da üçlü davetiye ve üçlü yüzük bize aşkın iki kişiye sığamadığını hissettiriyor.
Ömer ve Kar Fırtınası
Anne şefkatinden mahrum ruhunu, uzun, beyaz, kalın bir atkıyla ısıtmaya çalışıyor. Annesiz bir gencin hissettiği yalnızlığı ve ürpertiyi başarıyla veren kar metaforu, Alp Yenier’in etkileyici müziğiyle ve Selahattin Paşalı’nın muhteşem oyunculuğuyla doruğa çıkıyor.
Hayat Sahnesinde Aktris
Soner Caner’in yönettiği ve Hakan Bonomo’nun senaryosunu yazdığı dizinin adının Yasemin yerine Aktris olması bana William Shakespeare’in As You Like It (1623) oyunundaki meşhur sözlerini çağrıştırıyor: “Bütün dünya bir sahnedir / Ve bütün erkekler ve kadınlarsa sadece birer oyuncu / Girerler ve çıkarlar / Ve bir kişi birden çok rolü oynar…” Shakespeare, çağdaş yazarlardan yüzyıllar önce rol ve gerçek arasındaki çizgiyi siler. İngiliz şaire göre aşık, öğrenci, ebeveyn rollerini oynadığımız hayat bir performanstır. Toplumun bizden beklediği rolleri çalışır en iyi şekilde sahneleriz. Oyun ve gerçeğin birbirine geçtiği dizide sadece Pınar Deniz’in başarıyla canlandırdığı seri katil Yasemin değil, peşindeki komiser ve birlikte çalıştığı eski karısı da birer aktör ve aktris.
Kızılcık Şerbeti Kutuplaşmaya Şifa Mı?
Benedict Anderson, Hayali Cemaatler (1983) adlı kitabında, bir ülkeyi gazetelerde ve edebiyattaki temsilleri üzerinden hayal ettiğimizi savunur. Biz de modern Türkiye’yi erken cumhuriyet dönemi romanlarının eğitimli, başı açık kadın karakterleri ve güzellik kraliçelerinin mayolu resimleri üzerinden tahayyül ettik. Türk dizilerine de laik kadınlar hâkim. Son birkaç yıl öncesine kadar dizilerde türbana yer verildi mi? Anderson’a göre sanatta gösterilmeyen toplumda görünmez kılınıyor.
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?
Bir kadının, annesine dönüşmekten ölesiye kaçma sancısını hissedemediğim Netflix dizisini seyrettikten sonra Perihan Mağden’in Biz Kimden Kaçıyorduk Anne? (2007) romanını okudum. Ve her sayfada kimin kimi kovaladığı belli olmayan anneanne-kız-torun zincirini boğazımda hissettim. Peki, romanın, Melisa Sözen ve Eylül Tumbar’ın uyumuna hayran kaldığım dizi ile paylaşmadığı sırrı ne?
Yargı: CİNAYET MAHALLİNDE AŞK
Bir olay yeri bu kadar mı seksi olur? Issız ve karanlık ormanın ortası sarı şeritlerle çevrilmiş… Bir yerlerde kurşun olmalı ya da ceset. İnceleme ekibi ayrılınca Ceylin Ilgaz’ı tam da cinayetin işlendiği noktada öpmek istiyor. Fakat romantik savcı diyor ki olmaz, böyle hatırlamamalıyız ilkleri. Dizilerde sıklıkla izlediğimiz Boğaz ya da çiçek manzaralı öpüşme sahnelerinden sonra cinayet mahallinde aşka gelen kadın ne kadar etkileyici! Ne zaman, nerede, nasıl yakınlaşmak istediğine kendi karar veriyor. Erkek nazlanıyor bu sefer. Ortamı uygun bulmuyor.