The Brutalist, bir filmi inşa etmek

Opera ve balenin açılışında çalan uvertür, filmde Yahudi soykırımından kurtulduktan sonra konuşmayı reddeden öksüz Zsófia’nın çığlıklarıdır. Genç kızın “sessizliğinden büyülenen” askerler, onu “göz kamaştırıcı” bir sanat eseri olarak görür. Film, Amerika’ya kaçan Macar mimar László Tóth kadar yeğeninin var oluş mücadelesini anlatır. Zsófia’nın çaresizliğine uvertür ile ses vererek başlayan film, İlk Mimarlık Bienali’nde (1980) amcasını onurlandırdığı bir konuşmasıyla biter. 

New York’ta Bir Gece, Sean Penn ile taksi yolculuğu

Christy Hall’ın yönettiği filmdeki tek olay, New York’ta yaşayan genç ve güzel bir kadının havaalanından evine doğru yaptığı bir taksi yolculuğudur. Bilgisayar programcısı Girlie’nin (Dakota Johnson) hayatına; katıldığı bir toplantı, dostlarıyla eğlendiği bir parti ya da sevgilisiyle geçirdiği romantik bir randevu üzerinden de şahit olabilirdik. Peki onu neden iş, aile ya da arkadaş ortamında değil de taksi şoförü Clark (Sean Penn) ile yaptığı sohbetler üzerinden tanıyoruz?

L. C. V. Lütfen Cevap Veriniz, Üçlü Bir Düğün Davetiyesi

İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın yönettiği ve senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı LCV’nin açılış sahnesi adeta bir düğün davetiyesi. Zarif, beyaz zarfların her biri film yapımcısı, senarist, piyanist, sanat ve görüntü yönetmenleri için özel hazırlanmış. Fakat, damat, gelin ve nikah şahidini oynayan Ushan Çakır, Melisa Şenolsun ve Cem Yiğit Üzümoğlu için tek bir davetiye var. Film afişinde gördüğümüz pırlanta yüzükten de üç karakterin resimleri yansıyor. Franz Schubert’in müziği, çiçek buketleri ve buzlu anlamına gelen Hotel La Glace’in beyaz atmosferi, klasik bir düğünü çağrıştırsa da üçlü davetiye ve üçlü yüzük bize aşkın iki kişiye sığamadığını hissettiriyor.

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights