Biz sanat severler büyülü aşk hikayelerine kapılırız. Esas oğlan ve esas kızın birbirlerine kavuşabilmelerinin cinsiyet, ırk ve sınıf ideolojilerine bağlı olduğunu unuturuz. Genç, yakışıklı ve çoğunlukla beyaz karakterlerin mutlu sonlarına sevinirken evlilik kurumunu belki de fark etmeden kutsarız. Clifford Geertz, Kültürlerin Yorumlanması (1973) adlı kitabında, duygunun doğal ve evrensel değil, kültürel bir ürün olduğunu savunur. Toplum tarafından öğretilen duyguların politikasını tartışır. Jane Austen, Emily Bronte, Charlotte Bronte ve Virginia Woolf’un unutulmaz eserlerindeki aşk teması, İngiltere’nin sosyal ve ekonomik yapısından beslenir.