Amerika’nın duvarlarla örülü seçimleri 

Social Europe gazetesi, Trump’ın başarısını “Karanlık Yeni Dönemin” işareti olarak nitelendirmiş. Oysa Aydınlanma Çağı’nın aristokratları da etnik duvarların temelini atmadı mı? “Aydınların” seçim sonuçlarına şaşırması, kendi tarihlerini bilmediklerinin bir göstergesi. Amerika’daki iptal kültüründen korkup susanlara, fütursuzca zikrettiği nefret söylemleriyle ses veren seçimi kazandı. Aydınlığın ve karanlığın birbirine geçtiği dünyamızda belki de önce kendi duvarlarımızı yıkmalıyız.

New York’ta Bir Gece, Sean Penn ile taksi yolculuğu

Christy Hall’ın yönettiği filmdeki tek olay, New York’ta yaşayan genç ve güzel bir kadının havaalanından evine doğru yaptığı bir taksi yolculuğudur. Bilgisayar programcısı Girlie’nin (Dakota Johnson) hayatına; katıldığı bir toplantı, dostlarıyla eğlendiği bir parti ya da sevgilisiyle geçirdiği romantik bir randevu üzerinden de şahit olabilirdik. Peki onu neden iş, aile ya da arkadaş ortamında değil de taksi şoförü Clark (Sean Penn) ile yaptığı sohbetler üzerinden tanıyoruz?

Levan Akın, Crossing: daimî bir Geçiş

Türkçede “geçiş” anlamına gelen “crossing” fiili, İngilizcede şimdiki zamanda süregelen bir eylemdir. Filmin açılışında nereden nereye doğru sürüklendiğini bilmediğimiz dalgaların sesi, geçişin henüz tamamlanmadığının bir göstergesi. Her yaştan her kültürden her cinsiyetten karakterler, dalgalarla birlikte bir akışta. Avrupa ve Asya kıtalarını bir araya getiren İstanbul ise arada derede kalan kimliklerin bir metaforu. 

Tereddüt Çizgisi’nde hastalık metaforu

Tereddüt Çizgisi’nde fiziksel hastalık, toplumsal hastalığın bir metaforu. Musa’nın avukatı ülser; davasına bakan hakimin genç yeğeni ölüm döşeğinde. Organ nakli bekleyen hastaların listesi kabarık. İki kız kardeş iyileşme umudu olmayan anneleriyle vedalaşırsa annenin organları birçok hastanın hayatını kurtaracak. Peki annenin organları gerçekten şifa olacak mı? Yoksa çürümüş adalete çanak mı tutacak? 

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights